Bilgi Kaynakları
IEA’nın hidrojen raporununu önemli yapan üç neden

OECD Hollanda Vekili ve IEA Yönetim Kurulu Başkanı Noé van Hulst: ‘Politikacılar hidrojeni eylem planlarına dahil etmeye hazır olmalılar.’
Uluslararası Enerji Ajansı’nın hidrojen üzerine yeni yeni sarsıcı raporu, bu ay Japonya’daki G20 enerji ve çevre bakanları toplantısında yayınlandı. Tüm dünyada benzersiz bir momentum kazanan hidrojen için mihenk taşı bir andı.
“Hidrojenin Geleceği: Günümüzün Fırsatlarını Yakalamak” başlığını taşıyan bu raporun, temiz enerjiye geçişte hidrojenin oynayacağı rolün kamusal alandaki tartışmalarda neden oyun değiştirici olduğuna dair en az üç neden bulunmaktadır.
İlk olarak, enerji karmasında temiz hidrojenin potansiyel rolüne ilişkin en objektif ve dengeli değerlendirme, gezegendeki en yetkili uluslararası enerji otoritesi tarafından sağlanmıştır. IEA’nın, tüm yakıtları ve teknolojileri içeren kapsamlı yaklaşımında hidrojen, olanaklı en iyi alternatiflere karşı ölçülmüştür.
IEA, karbon emisyonlarının düşürülmesinde en büyük güçlüklerle karşılaşılan ağır sanayi ve uzun mesafe taşımacılığı için çok iyi fırsatlar sunduğunun ve uzun dönem enerji depolamayı sağladığının altını çiziyor. Ancak, aynı zamanda hidrojenin, yüksek maliyet ve düzenlemelere ilişkin çerçevede belirsizlikler gibi güçlükleri de vurguluyor. IEA, raporunu Japonya’nın başkanlığındaki küresel forumun isteğiyle G20’ye sunarak, tüm dünyadaki en yüksek düzeyde politikacılar arasında temiz hidrojenle ilgili tartışmayı alevlendirdi.
İkinci olarak, IEA enerji dönüşümünde temiz hidrojenin tamamlayıcı rolünü, en kullanışlı alanlarda belirterek yararlı bir iş yapıyor. Örneğin, elektrik bataryasıyla çalışan araçların tüm dünyadaki taşımacılığın büyük bir kısmını oluşturacağını belirtip, hidrojen yakıtı hücresi bulunan araçların uzun mesafe yolculukta ve kıtalar arası ağır taşımacılıkta ön plana çıkacağını belirtiyor.
Elektriğe geçişin çelik ve kimya gibi sanayilerden ortaya çıkacak CO2 emisyonlarının azalmasına katkıda bulunacak olmasına rağmen, IEA’nın analizi, derin karbonsuzlaşmanın fosil yakıtı girdilerinin, özellikle de temiz hidrojen kullanımı yoluyla azaltılmasıyla mümkün olacağını göstermektedir. Temel olarak rafinerilerin ve kimya tesislerinin hidrojen elde etmek için fosil yakıtı kullandığı çoğu kez göz ardı edilmektedir. İlgili karbon emisyonları, rapora göre, yüksektir; İngiltere ve Endonezya toplam emisyonundan fazladır.
Yapılarda da temiz hidrojenin, ısı pompaları gibi alternatiflerler karşılaştırıldığında pratik ve maliyet etkin olduğu durumlar mevcuttur.
Üçüncü olarak, IEA bize 2050’deki bir hidrojen cennetinin hayali vizyonlarını sunmamaktadır. Bunun yerine, odaklandığı temel eksen, temiz hidrojenin gelecek on yılda ölçeklendirilebilmesi için gereken sıçrama tahtalarını vurgulamaktır. Ajans, temiz hidrojen için dört kısa vadeli fırsat tanımlamıştır:
Kuzey Denizi’nde olduğu üzere endüstriyel limanlar yapmak: temiz hidrojenin kullanımını artıracak ağ nodları oluşturmak; hidrojeni gaz şebekelerine dahil ederek var olan alt yapıyı kullanmak ve hidrojen ticaretiyle ilk uluslararası gemi rotalarını kullanıma almak.
Bu potansiyeli gerçekleştirmek için IEA, uzun dönem hedeflerin belirlenmesinden, yatırım risklerini göstererek ticari talebin uyarılmasına, Ar-Ge’nin maliyetlerin ve yasal düzenlemelerin azaltılması için desteklenmesine kadar bir dizi somut politik tavsiyeler sunuyor. Ayrıca, standartların uyumlandırılması, olumlu pratiklerin ve sınır ötesi alt yapıların paylaşılması için çağrıda bulunuyor.
IEA’nın pragmatik yaklaşımı, 15 Haziran’da G20 Bakanlar Toplantısı kapsamında Hidrojen Kurulu tarafından düzenlenen yatırımcı forumunda hemen kabul gördü. Bankalar ve yatırım fonları, sunulan temiz hidrojen projelerine dahil olma konusuna yakın ilgi gösterdiler. Ancak var olan değer zincirlerini ve alt yapıyı, risklerin yönetimi için mümkün olduğunca kullanma konusunda ısıra ettiler.
Önemli bir soru da bundan sonra ne olacağı.
Hükümetler, akıllı inisiyatifleri ve faydalı yasal düzenlemeleri hayata geçirerek hidrojene ayrıca momentum sağlamaya teşvik edilecekler, aynı zamanda da yeni temiz enerji değer zincirleri için etkin bir şekilde özel ya da kamu girişimlerini inşa edecekler.
IEA raporunun peşinden gidecek politikacılar, şimdi hidrojen planlarını eyleme geçirmeye başlamaya hazırlanmalılar. Temiz enerji geleceğimizde önemli değişikliklere neden olacak fırsatlar bir yerlerde yakalanmayı bekliyorlar.

Bilgi Kaynakları
Enerji sistemlerinde gelişmiş çözümler, Intersolar Europe 2025’te sizleri bekliyor

Yenilenebilir enerjilerin yaygınlaşması hızla artıyor. Uluslararası Enerji Ajansı‘na (IEA) göre, 2030’dan itibaren yılda yaklaşık 940 GW yenilenebilir enerji kapasitesinin eklenmesi bekleniyor. 2030 yılına kadar bu artışın çoğu için güneş enerjisi öne çıkarken, yenilenebilir kapasitenin yüzde 80’inin fotovoltaik güneş panellerinden (PV) geleceği öngörülüyor. Artık ayrı bir güç kaynağı olarak ele alınmayan PV, diğer enerji teknolojileri ve uygulamalarıyla da entegre ediliyor. Enerji sistemlerinde gelişmiş çözümler, 7-9 Mayıs 2025 tarihleri arasında Münih’te düzenlenen Intersolar Europe 2025’te sergileniyor.
Yenilik ve trendler söz konusu olduğunda, güneş enerjisi takvimindeki en önemli etkinlik olan Intersolar Europe 2025, enerji endüstrisi için kıtanın en büyük platformu olan The smart E Europe’un bir parçası olarak gerçekleştiriliyor. 206.000 metrekare alanda yer alan 19 salonda, 3.000’den fazla katılımcı; PV, depolama, e-mobilite ve enerji yönetimi teknolojilerindeki yenilikleri sergiliyor. Start-up’lar yeniliklerini sergilemek için kendilerine ait bir alana sahipken, büyük ölçekli depolama sistemleri, PV geri dönüşümü ve hibrit enerji santralleri gibi önemli konular özel oturumlarda masaya yatırılıyor.
6-7 Mayıs tarihleri arasında Uluslararası Münih Kongre Merkezi’nde eş zamanlı olarak düzenlenecek 4 The smarter E Europe Konferansı’na, tek bir biletle erişim imkanı sağlanıyor.
Fuarda ziyaretçileri bekleyen teknolojiler:
Tandem güneş hücreleriyle verimlilikte sıçrama
Perovskit-Silikon tandem güneş hücreleriyle, yeni nesil yüksek verimli güneş hücreleri piyasaya sürülmeye hazırlanıyor. Bu yeni hücreler iki yarı iletken malzemeyi bir araya getirerek verimliliği yüzde 45’e kadar yükseltiyor. Alman Makine Mühendisliği Endüstrisi Birliği’ne (VDMA) göre, bu hücrelerde seri üretimin 2027 yılında başlaması bekleniyor.
Anahtar teknoloji olarak depolama
PV’den gelen elektrik üretim payının artmasıyla birlikte, şebeke yoğunluğunu en aza indirmek ve elektrik şebekesinin frekansını dengelemek için acilen daha fazla depolama sistemine ihtiyaç duyuluyor. Büyük ölçekli depolama sistemleri şebeke istikrar hizmetlerini üstlenerek elektrik arz ve talebinin dengelenmesini sağlıyor. Batarya depolama sistemlerinin şarj ve deşarjı, karı artıran ve şebeke istikrarını destekleyen yapay zeka kontrollü yazılım tarafından optimize ediliyor.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının optimum kullanımı: Hibrit enerji santralleri
Güneş, rüzgar ve hidroelektrik gibi çeşitli yenilenebilir enerji kaynaklarını batarya depolama sistemleriyle birleştiren hibrit enerji santralleri, her bir şebeke bağlantı noktasının çoklu kullanımına izin vererek maliyetleri düşürüyor. Bir batarya depolama sisteminin entegre edilmesi, üretim ve tüketimi şebekeye hizmet edecek ve yük eğrisini optimize edecek şekilde uyumlu hale getirebiliyor; çünkü elektrik, yüksek kullanılabilirlik nedeniyle ucuz olduğunda depolanıyor ve fiyat yükseldiğinde şebekeye besleniyor.
Çift yönlü şarj: Depolama cihazı olarak e-araçlar
Elektrikli araçlar sadece elektrik tüketmekle kalmıyor, aynı zamanda gücü depolayarak şebekeye geri besleyebiliyor. E.ON’a göre, tek bir elektrikli otomobil akşam ve gece boyunca yaklaşık 11 haneye elektrik sağlayabiliyor. Örneğin, şebeke hizmetleri karşılığında ücretsiz şarj sağlayarak araçtan şebekeye çözümler sunulmaya başlanıyor.
Otopark PV: İkili arazi kullanımı
Otoparkları kaplayan PV modülleri, gelişmiş araziyi verimli bir şekilde kullanırken elementlere karşı koruma sağlıyor. Elektrikli araç şarj cihazları, modüller tarafından üretilen gücün park halindeki araçları şarj etmek için kullanılmasını sağlıyor.
Geri dönüşüm yoluyla sürdürülebilirlik
İlk güneş patlamasından (2007) yaklaşık 20 yıl sonra, çok sayıda kullanılmış modülün atılması bekleniyor. PV geri dönüşüm şirketleri döngüsel ekonomiye odaklanırken; ham maddelerin yüzde 99’una kadarını geri kazandıran modül geri dönüşüm tesisleri kurulmaya başlıyor.
The smarter E AWARD ile inovasyon ödüllendiriliyor
Fotovoltaik, enerji depolama, e-mobilite, akıllı entegre enerji ve üstün proje kategorilerindeki ürün ve tasarımlar, The smarter E AWARD ile ödüllendiriliyor. Ödül töreninin Uluslararası Münih Kongre Merkezi 1. salonda 6 Mayıs’ta gerçekleştirilmesi planlanıyor.
Bilgi Kaynakları
GENSED Başkanı Özdemir, Türkiye Yeşil Fonu’nun Sektör için Öncü Rolünü Vurguladı

GENSED-Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği Başkanı Tolga Murat Özdemir, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in duyurduğu 155 milyar dolarlık Türkiye Yeşil Fonu’na ilişkin açıklamalarda bulundu. Özdemir, fonun, KOBİ’lere Çatı GES’ler için sağlanacak desteğin ve yeşil dönüşüm projelerinin finansmanında kritik bir rol oynayacağını belirtti. Ayrıca, fonun şeffaf ve etkin bir şekilde dağıtılmasının önemine dikkat çekti.
GENSED’in Başkanı olarak Özdemir, fonun, güneş enerjisi sektörünün finansman ve kapasite sorunlarına çözüm sunacağına inandığını ifade etti. Özdemir, bu fonun, Dünya Bankası tarafından desteklenen ve KOBİ’lere yönelik 850 milyon dolarlık bir paketin ilk bölümü olduğunu açıkladı. Yeşil Finans Projesi kapsamında, Çatı GES projelerine ve yeşil dönüşüm girişimlerine odaklanılacağını vurguladı.
Türkiye Yeşil Fonu’nun, hem tüzel hem de özel kişilerin yatırım yapabileceği bir girişim sermayesi yatırım fonu olduğunu belirten Özdemir, fonun, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri destekleyecek şekilde yapılandırıldığını dile getirdi.
Eylül ayında düzenlenen Solar+Storage NX ve NextGen E-Mobility + Charge Expo & Summit fuarlarına da değinen Özdemir, bu etkinliklerin, güneş enerjisi sistemleri, depolama sistemleri ve elektrikli araçları bir araya getirerek sektördeki yenilikleri ve gelişmeleri sergilediğini belirtti. Özdemir, Türkiye Yeşil Fonu’nun, ülkedeki elektrikli araçların artan ihtiyaçlarını karşılayacak güneş enerjisi santrallerinin finansmanında da önemli bir rol oynayacağını kaydetti.
Bilgi Kaynakları
IRENA güncel yenilenebilir enerji üretimi raporunu yayınladı

IRENA, Uluslararası yenilenebilir Enerji Ajansı, Dünya çapında yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimine ilişkin yeni raporunu yayınladı. Kapsamlı verilerin, istatistiklerin yer aldığı rapora buradan ulaşabilirsiniz.
2019 yılında yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerji 6 963 TWh idi. Hidroenerji bunun % 61’ini meydana getirirken (4207 TWh), bunu rüzgar enerjisi (142 TWh), güneş enerjisi (693 TWh), biyoenerji 558 TWh), jeotermal enerji (92TWh) ve okyanus enerjisi (dalga ve gel-git enerjisi) 1TWh) izledi.
Biyoenerji üretiminin bölümlenmesi şu şekilde meydana geldi: 389 TWh (%69) katı yakıtlar, 92 TWh (%20) biyogaz, 69 TWh ( %10) yenilenebilir şehir atığı ve 8 TWh (%1) sıvı biyoyakıtlar.
2019 yılındaki yenilenebilir enerji üretimi 2018 yılına göre 361 TWh daha yüksekti; bu da %5.5’lik bir artış anlamına geliyor. Üretimdeki büyümenin 2018’de önceki yıla göre meydana gelen büyümeye göre biraz daha düşük olduğu görülüyor. Bu da 2018’de verilerde yukarı yönlü yapılan bir düzeltmeden kaynaklanıyor. Güneş ve rüzgar enerjisi üretimi, güneşteki üretim artışı 2018’dekine göre biraz daha düşük olmasına rağmen güçlü bir şekilde artmayı sürdürdü. Biyoenerji üretiminde de önceki yıllara göre büyük bir artış meydana geldi (+31 TWh).
Güneş ve rüzgar enerjisi üretimi 2019 yılında sırasıyla %23 ve %12 arttı. Bu iki enerji kanyağı birlikte yenilenebilir enerji üretiminde, 2015 yılından bu yana %71 oranında büyümeyle baskın olmayı sürdürüyorlar.
Bölgelere göre yenilenebilir enerji üretimi
Geçen yıllarda olduğu gibi 2019 yılında da Asya, yenilenebilir enerji üretiminde 245 TWh değerinde bir artış ile en çok büyümeyi gerçekleştirdi. Asya’nın küresel yenilenebilir enerji üretimindeki payı da artmayı sürdürerek %42 oranına ulaştı. Avrupa ve Kuzey Amerika sırasıyla %19 ve %18 oranında paylara sahip olurken, bunları Güney Amerika (%11) ve Avrasya (%5) izledi.
2019 yılında, hidroenerji üretimi bölgelerin çoğunda ön plana çıktı. Ancak en çok artışı 90 TWh ile Asya’da meydana geldi. Rüzgar enerjisi üretimindeki artışın çoğu Avrupa’da ve Asya’da sırasıyla +58 TWh ve +51 TWh ile gerçekleşti. Kuzey Amerika da +25 TWh ile takip etti. Asya, aynı zamanda +77TWh ile, küresel artışın +128 TWh olduğu güneş enerjisi üretiminde en çok büyümeye sahip oldu.
- Solar Panel1 yıl ago
Fotovoltaik bilim adamı Back Contact teknolojisini geleceğin hücre teknolojisi olarak görüyor
- Solar Panel1 yıl ago
LONGi, Silikon Heterojunction Arka-Kontakt (HBC) Güneş Hücrelerinin Verimliliğinde %27.09 ile Yeni Bir Dünya Rekoru Kırdı
- Sektör Haberleri1 yıl ago
FOX ESS ve ASUNIM, Türkiye ve İberya pazarlarına invertör ve enerji depolama çözümleri tedarik sözleşmesi imzaladı
- Solar Teknolojileri2 yıl ago
YEO’dan geleceğin enerji teknolojileri için 3 önemli hamle
- Solar Panel1 yıl ago
1.5 GW Tedarik Anlaşması: PV International ve LONGi, Hi-MO X6 Arka Temas Modülleri Dahil Anlaşmayı İmzaladı
- GES Yatırımcıları2 yıl ago
Sanko Enerji ‘Hilal Ges’in Kurulumunu Siemens İle Yapacak
- Solar Panel2 yıl ago
LONGi çatı üstü ürünleri için yeni marka kimliğini duyurdu
- Sektör Haberleri1 yıl ago
İsveç’in En Büyük Güneş Enerjili Tarlası İnşa Ediliyor: İsveç Güneş Enerjisi İçin Bir Dönüm Noktası